Özellikleri:
- Avukatlık sözleşmesi, avukat ve iş sahibi arasında hükme bağlanan, karşılıklı edim içeren , tam iki tarafa borç yükleyen ve sonuç garanti etmeyen bir iş görme sözleşmesidir. İş sahibi, avukata bir ücret ödemeyi taahhüt ederken avukat, iş sahibine belli bir hukuki yardımda bulunma, hukuki destek sağlama gibi bir iş görme edimini üstlenir. Bu hukuki yardım belli hukuki ilişkilerin düzenlenmesi, hukuki sorun ve uyuşmazlıkların çözülmesi şeklinde gerçekleşir.
- Avukatlık sözleşmesi, ücret mukabilinde yapılan, ivazlı bir sözleşmedir. Avukatlık Kanunu, verilen hukuki hizmet karşılığında belli bir ücret alınmasını zorunlu görmektedir. Ücret alınmaz veya yasada belirlenen alt sınırın altında bir ücret belirlenirse sözleşme geçerli olmaya devam eder fakat avukat hakkında disiplin soruşturması veya başkaca yaptırımlar gündeme gelebilir.
- Avukatlık sözleşmesi, kendine özgü nitelikleri olan bir sözleşme olması dolayısıyla Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan hizmet ve vekalet sözleşmesine ilişkin hükümler, avukatlığın devlet garantili bir hizmet olması nedeniyle avukatlık sözleşmesinde tam olarak uygulama alanı bulamaz. Yasa koyucu, avukatlık sözleşmesinin kendine özgü niteliklerini dikkate almış ve ayrıca Avukatlık Kanunu’nda düzenleme gereksinimi duymuştur. Avukatlık kanununda yer alan avukatlık sözleşmesine ilişkin düzenlemeler, yeni ve gelişmekte olan hükümler olduğundan uyuşmazlık halinde, Avukatlık Kanunu’nda uygulanacak herhangi bir hüküm bulunamaz ise vekalet veya hizmet sözleşmesinin hükümleri kıyasen uygulanabilir.
- Avukatlık sözleşmesinin bir tarafının mutlaka baro levhasına kayıtlı bir avukat veya Baro Avukatlık Ortaklığı Siciline kayıtlı bir avukatlık ortaklığı olması gerekmektedir. Avukat olmayan veya avukatlıktan yasaklanmış birisi avukatlık sözleşmesine taraf olamaz. Eğer taraf olmuşsa bu sözleşme, avukatlık sözleşmesi değil, sözleşmenin içeriğine göre vekalet veya hizmet sözleşmesi olarak nitelenebilir.
- Avukatlık sözleşmesi, hiçbir geçerlilik şartına tabi değildir. İş sahibi tarafından avukata verilmiş olan vekaletname diğer adıyla temsil belgesi, avukatlık sözleşmesinin varlığına bir karine teşkil eder. Burada vekaletname ve avukatlık sözleşmesini birbirine karıştırmamak gerekir. Avukatlık sözleşmesi, karşılıklı birbirine uygun irade beyanıyla kurulurken vekaletname, HMK’da da belirtildiği gibi TBK’da düzenlenen temsil hükümlerine tabidir ve tek taraflı, ulaşması gerekli irade beyanıyla kurulur. Vekaletname olmaksızın avukatlık sözleşmesi ile tek başına dava açılması veya yargılamayla ilgili herhangi bir işlem yapılması olanaklı değildir.
- Avukatlık sözleşmesi bir özel hukuk sözleşmesi olmasına rağmen, sözleşme serbestisi ilkesi sınırlı bir biçimde uygulama alanı bulur. İşe alıp almama, ücret belirleme, istifa, azil konularında taraflara belirli bir serbesti tanınmıştır. Bunun dışında kalan hususlar, avukatlık hizmetinin bir kamu hizmeti olması ve avukatlık sözleşmesinin devlet garantili bir sözleşme olması dolayısıyla kanun, meslek ve etik kuralları ile sınırlandırılmıştır. Avukatlık sözleşmesinin kendine özgü yapısı sebebiyle avukat, sözleşme sona erene kadar üst düzey bir özen gösterme yükümlülüğü altındadır.
- Kural olarak avukatlara, kendisine yapılan teklifleri kabul edip etmeme konusunda belirli bir serbesti tanınmıştır. Fakat az önce de belirtildiği gibi, avukatlığın bir kamu hizmeti olması ve buna bağlı olarak taşıdığı önem sebebiyle iş, kabul edilmeyecek olursa bu durum, iş sahibine zarar vermeyecek bir biçimde ve gecikmeksizin iş sahibine bildirilmelidir. Bazı istisnai durumlarda, avukatlara tanınan bu serbesti sınırlanabilir. Örneğin, Avukatlık kanunun 38. Maddesinde sayılan durumlarda avukatın teklifi reddetmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda da önerilen işi kabul zorunluluğu söz konusu olabilir. Bu gibi durumlar, istisnai nitelikte olduğundan kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
Avukatlık ücreti:
Avukatlık ücreti belirlenirken kural, tarafların bunu serbestçe belirlemesidir. Fakat avukatlık kanununda ve başkaca düzenlemelerde bu serbestiye bazı sınırlamalar getirilmiştir. Avukatlık kanununda getirilen sınırlamalardan biri alt sınır kısıtlamasıdır. Bu sınırın amacı, avukatlık asgari ücret tarifesinde (AAÜT) belirlenen tutarın altında avukatlık ücretinin belirlenmesinin önüne geçmektir. Sözleşmede daha düşük bir tutarda ücret belirlenmiş ise sözleşme ayakta tutulacak ve asgari tutar üzerinden yapılmış sayılacaktır. Avukatlık Kanunu’nda getirilen bir diğer sınırlama, üst sınır kısıtlamasıdır. Bu kısıtlama sadece nispi olarak belirlenen avukatlık ücretinde söz konusu olur. Sabit olarak kararlaştırılan avukatlık ücretinde yalnızca alt sınır kısıtlaması gündeme gelir. Avukatlık ücretinin nispi olarak belirlenmesi, dava edilenin veya hükmolunacak şeyin değeri üzerinden ya da dava ile istenen paranın bir bölümü şekillerinde gerçekleşebilir. Buradaki sınır, avukatlık ücretinin kanun tarafından dava veya hükmolunacak şeyin ya da paranın yüzde yirmi beşini geçmeyecek şekilde belirlenmesi zorunluluğudur.
Ücret belirleme serbestisine getirilen diğer sınırlamaları şöyle sıralamak mümkündür: Kamulaştırma Kanunu ve Kadastro Kanunu’nun 31. Maddeleri, AAÜT 7. Maddesinde yer alan mahkemelerce takdir edilecek vekalet ücretine getirilen sınırlama ve yine AAÜT 10. Maddesinde yer alan manevi tazminat davalarına ilişkin getirilen sınırlama, AAÜT 13/2. Maddesinde getirilen üst sınır kısıtlaması.
Kural olarak, avukatların ücretsiz dava alması yasaktır. Fakat avukatlık kanununda da belirtildiği gibi baro yönetim kuruluna bildirilmek koşuluyla ücretsiz dava alınabilir. Fakat bu durum, çok istisnai durumlarda kabul edilebilir aksi halde, avukatlar arası haksız rekabet oluşması mümkündür.
Avukatlık ücreti, sözleşmede aksi belirtilmediği sürece yalnızca o sözleşmede üstlenilmiş olan görevlerin bir karşılığını oluşturur. Avukatın sözleşmede belirlenmeyen iş ve eylemler için ayrıca ücret talep etme hakkı saklıdır.
Avukat, üzerine aldığı işi kesin hüküm elde dilinceye kadar takip etmekle yükümlüdür. Avukatın almış olduğu veya alacağı ücret takip sonuna kadar yapacağı iş ve işlemlerin karşılığıdır. Fakat başka mahkemede ya da aynı mahkemede yapılacak karşı dava açma, mirasçılık belgesi alma, ihtarname keşidesi alma, icra takibini takiben itirazın kaldırılması davası gibi başkaca işler de o iş görülürken gündeme gelebilir. Bu gibi durumlar, ilk yapılan hukuki yardımdan ayrı düşünülmeli ve başta belirlenen ücret kapsamında değerlendirilmemelidir.
Avukatlık ücretinin sözleşme ile belirlenmesi iki farklı biçimde gerçekleşmektedir. İş sahibi ve avukat arasında avukatlık sözleşmesi yapılmış ve ücrete ilişkin hüküm eklenerek veya sadece ücrete ilişkin bir sözleşme yapmak suretiyle avukatlık ücreti belirlenebilir. Ücrete ilişkin hüküm veya ücret sözleşmesi tipik bir borçlar hukuku sözleşmesi olarak karşımıza çıkar ve genel hükümlerde yer alan çeşitli geçersizlik şartları, burada da uygulama alanı bulur. Avukatlık kanunu, ücrete ilişkin sözleşmelerin yazılı yapılması gerekliliğine dikkat çekmiştir fakat bu bir geçerlilik koşulu değil, ispat koşulu olarak karşımıza çıkar.
Avukatlık sözleşmesinde yer alan ücrete ilişkin hüküm veya ücret sözleşmesinde belirlenen ücret, kanunun da belirttiği üzere bir meblağ veya değer olarak kararlaştırılmalıdır. Değerden kasıt ücretin nispi olarak belirlenmesini ifade eder bu ücretin meslek onurunun korunması için para veya nakit yerine geçen çek olması gerekmektedir.
Avukatlık sözleşmesindeki ücret hükmü ya da ücret sözleşmesindeki ücret belirlenirken farklı yöntemler benimsenebilir. Bu yöntemlerden biri, başarıya göre değişen ücret miktarıdır. Başarıya göre değişen ücret miktarı belirlenmesi, kanunda açık hüküm bulunmamasına rağmen yargı kararları dikkate alındığında mümkündür fakat başarı garanti eden avukatlık sözleşmelerinin hükümsüz olduğunu ayrıca belirtmek gerekir. Yani başarı koşullu ücret belirlemesinin geçerli olabilmesi için başarısız olunması halinde de belli bir miktar ödeneceği taahhüt edilmelidir. Çünkü avukatın görevi her ne olursa olsun, aldığı işi başarıyla tamamlamak değil, iş sahibinin haklarını ve menfaatlerini kanuna, hakkaniyete ve adalete uygun olarak savunmaktır.
Avukatlık sözleşmesinde veya ücret sözleşmesinde ücretin ödeneceği tarih kararlaştırıldığında ve ücretin bu tarihte iş sahibi tarafından ödenmemesi durumunda cezai şart kararlaştırmak mümkündür. Cezai koşulun talebi için açılmış olan davada cezai şartın miktarının hakim tarafından fahiş olarak takdir edilmesi durumunda fahişlik giderilinceye kadar bu miktar indirilebilir. Fakat azil veya çekilme haklarını sınırlayan çekilme veya azil halinde belli bir miktar para ödenmesine ilişkin cezai koşul hükümleri, çekilmeyi ve azli güçleştiren, sınırlayan hükümler olduğundan geçersizdir.
Avukatlık sözleşmesinde avukatlık ücreti kararlaştırılmamış ya da belirsiz veya geçersiz ise avukatlık ücretinin nasıl belirleneceği Avukatlık Kanunu 164. Maddenin 4. Fıkrasında şu şekilde belirlenmiştir: “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” Bu hüküm, avukatlık ücretinin nispi olarak belirlenebildiği hallerde uygulama alanı bulurken avukatın talebine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre de belirlenmesi mümkündür. Nispi olarak belirlenemeyen avukatlık ücreti herhangi bir talep gerekmeksizin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenir.
Avukatın istifası halinde ücret:
Çekilme hakkı, avukata Avukatlık Kanunu’nda, Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve meslek kurallarında tanınmış olan, ileriye etkili sonuç doğuran, bozucu yenilik doğran, mutlak bir haktır. Çekilme hakkı, avukatın işi bırakma iradesinin iş sahibine ulaşmasıyla beraber hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Avukatlık Kanunundaki düzenlemelere göre, avukat hiçbir haklı nedene dayanmaksızın işi bırakırsa hiçbir ücret talep edemez ve ücretin avukata başlangıçta peşin olarak ödenmiş ise avukatın bu ücreti geri vermesi gerekecektir. Fakat Av. K madde 174’te yer alan bu hüküm hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurduğundan Yargıtay 13. HD 29/05/2007 tarih, 2007/2716 E., 2007/7518 K. sayılı kararında şu şekilde karar vermiştir: “Her ne kadar 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukatın hiçbir ücret isteyemeyeceği” belirtilmiş ise de bu yön yalnızca çekilme tarihi itibariyle takip edilen dava ve işler açısından hüküm ifade eder. Hal böyle olunca mahkemeni de kabulünde olduğu çekilme tarihi olan 2.5.2005 itibariyle kesinleşmiş dava dosyaları yönünden davacı talepte bulunabilir. Bu durumda mahkemece davacının davalılara vekaleten takip ettiği dava dosyalarından çekilme tarihi itibariyle kesinleşmiş bulunanlar yönünden vekalet ücreti alacağı araştırılıp gerekirse bilirkişi aracılığıyla taraf, hakim, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı ve bu miktara hükmedilmelidir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”
Çekilme hakkının haklı bir nedene dayanması durumunda sözleşmede belirlenen avukatlık ücretinin ödenmesi gerekliliği devam eder. Burada bahsedilen haklı neden, genellikle iş sahibinin davranışlarından kaynaklanan nedenleri ifade eder. Haklı nedenlerin başında, güven ilişkisine dayalı avukatlık sözleşmesinin karşılıklı güvensizlik haline gelmesi durumu gelir.
Bunların dışında avukatın iradesi dışında gelişen ve iş sahibinden kaynaklanmayan nedenler de haklı sebep teşkil eder ve bu gibi bir durumda da iş sahibinin avukata ücret ödeme yükümlülüğü devam eder fakat ödenecek ücret o zamana kadar yerine getirilmiş olan edimlerin karşılığını ifade eder. Avukatın işin devamını sağlayamayacağı derecede bir hastalığa tutulması böyle bir duruma örnek olarak verilebilir.
İş sahibinin işi bir başka avukata vermek istemesi ve ilk avukatın bu duruma veya yeni avukatla birlikte çalışmaya olur vermemesi durumunda ilk avukatla yapılan avukatlık sözleşmesi, kendiliğinden sona erer. Böyle bir durumda olur vermeyen avukatın sözleşmede belirlenen ücretin tamamını talep etme hakkı bulunmaktadır. İş sahibinin ücret ödeme borcu, sözleşmenin sona ermesiyle birlikte muaccel olur.
Azil durumunda ücret:
Avukat ve iş sahibi arasındaki ilişki yoğun güven duygusuna dayanır, dolayısıyla bu güven, herhangi bir şekilde zedelenirse taraflardan bu ilişkiyi devam ettirmeleri beklenemez. Avukatın neden olduğu güven ilişkisini sarsıcı davranışlar haklı azil nedenleri arasında yer alır. Yoğun güven duygusuna dayanan bu ilişkide avukatın vekalet sözleşmesi hükümlerinde belirtilen dikkat ve özenden daha kapsamlı bir dikkat ve özen göstermesi gereklidir çünkü avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti niteliğindedir.
Avukatlık Kanunu’nun 174. Maddesi uyarınca, avukatın iş sahibi tarafından azledilmesi halinde kararlaştırılan ücretin tamamının avukata ödenmesi gerekmektedir. Fakat bu azil, avukatın kusurundan veya ihmalinden kaynaklanıyorsa ücret ödenmesi gerekliliği ortadan kalkar. Fakat Avukatlık Kanunu’nda yer alan bu hüküm hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilir ve yumuşatılması gerekmektedir. Avukatın azlinin avukatın davranışından kaynaklanan haklı bir sebebe dayanması ve bu sebebin iş sahibinin bünyesinde herhangi bir zarara yol açmaması durumunda avukata şimdiye kadar yapmış olduğu iş ve eylemler için belirli bir ücret ödenmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 13. HD 14.01.2008 tarih, 2007/8188 E., 2008/253 K. sayılı kararında da bu hükmü yumuşatmaya yönelik bir karar vermiştir, şöyle ki: “Azil her ne kadar haklı ise de, davacının üstlendiği işi azil tarihine kadar davalı vekil eden lehine takip edip getirdiği, davalının, davacının azil tarihine kadarki emek ve mesleki bilgisinden yararlandığı, davacının davranışı nedeniyle davalının herhangi bir zarara uğramadığı da anlaşıldığından, davacı sözleşmeye göre ücret isteyemez ise de, HGK’nın 1987/3-186 E, 957 K sayılı ilamında belirtildiği gibi, davacının sarf ettiği emeği, mesaisi, üstlendiği işi getirdiği durumu nazara alınarak uygun bir ücretin takdir ve tayin edilmesi hakkaniyete uygun olacaktır.”
Haksız azil sayılmayan ve avukatın göreve devamının engellendiği durumlarda avukata o ana kadar yapmış olduğu işlemlerinin karşılığı olan ücret, iş sahibi tarafından ödenmelidir.
Avukatlık ücretinin muaccelliyeti (avukatın ücrete hak kazanması):
Avukatlık ücreti, taraflar arasında aksine bir sözleşme düzenlenmemiş ise üstlenilen işin bitiminde muaccel olur zira, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 26.06.2018 tarihli ve 2016/226 E., 2018/7283 K. sayılı kararı da bu söylediklerimizi destekler niteliktedir: “Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde düzenlenen “…avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez.” Avukatın ücrete hak kazanması için üstlenmiş olduğu işin başarıyla sonuçlanması gerekmez, kararlaştırılan ücret, avukatın emeğinin karşılığı olan tutarı ifade eder. Kural, işin bitimiyle avukatın ücrete hak kazanması olmakla beraber, taraflar dilerlerse ücretin ne zaman istenebileceği konusunda bir düzenleme yapabilirler. Böyle bir düzenleme var ise ücret ödeme borcu, kararlaştırılan tarihte muaccel olur.
Taraflar, ücretin peşin olarak ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi, taksitlendirme de yapabilirler. Taksitlendirmede her taksit için ödeme günü, belirli bir tarih olarak düzenlenebileceği gibi bazı olayların meydana gelmesi olarak da kararlaştırılabilir.
Avukat, haklı bir sebeple istifa etmiş veya haksız olarak azledilmiş ise yukarıda da bahsedildiği üzere, ücretin tamamına hak kazanır. İş sahibinin bu ücreti ödeme borcu, azil iradesinin avukata ulaşmasıyla, avukatın çekilme iradesinin iş sahibine ulaşmasıyla birlikte muaccel hale gelir.