2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile toplum yararı gözetilerek bireylere birtakım ödevler yüklenmekte, bireylerin mülkiyet hakları sınırlanmaktadır. Kanunla getirilen sınırlamaların temelinde her ne kadar kamu yararı gerekçesi bulunuyor olsa da bireylerin bu sınırlamalarla anayasal güvencelerden mahrum bırakılmaması gerekmektedir. Bu sebeple 2863 sayılı Kanun çok önemli önlemler almıştır. Bu önlemlerden biri de kısmen veya tamamen gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetine geçmiş olan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının ilgili idarece kamulaştırılması gerekliliğidir. Aksi halde malikin mülkiyet hakkının kısıtlanmasıyla birlikte kamulaştırmasız el atma eyleminin oluşacağı yargısal içtihatlarla ortaya koyulmuştur. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile getirilen sınırlamalar ve bu sınırlamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi Kararları ışığında kamulaştırmasız el atma kapsamı içinde değerlendirilmesi sorunu“Arkeolojik Sit Alanlarında Kamulaştırmasız El Atma” isimli çalışmada detaylı olarak incelenmiştir.